2009'da TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi'ndeki Darwin skandalından (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/111...) sonra başlayan evrim tartışmaları ekranlara da yansımıştı. Celal Şengör ise jeoloji profesörü olmasına rağmen ilahiyat öğrencilerinin bilim ve evrim karşıtı (daha doğrusu ezberleyip geldikleri) sorularına ustalıkla cevap vermişti.
Programın başlarında Şengör'ün insanın evrimini anlatma çabalarına rağmen, soru-cevap bölümüne gelindiğinde eğitim sisteminin kurbanı bir neslin Dunning-Kruger sendromundan nasıl nasiplendiğine tanık olduk. Bu kısımdaki genç de konuyla ilgili en ufak bir bilgisi olmamasına rağmen bir bilim insanına kafa tutmak için ezber bellediği soruları kendinden çok emin bir şekilde soruyor ve sorularına tek tek cevap geldikçe daha da hırslanıyor. Konuyu öğrenmek ve anlamak için sormadığı çok açık değil mi? O salonda kulaklarını gerçeklere kapatmış kitlenin toplumun çoğunluğunu oluşturması da bir o kadar acı değil mi? Anlamaya ihtiyaç duymuyoruz, çünkü bize ezberletilenlerin güvenilir alanında olmak rahatlık veriyor. Gerçekleri anlamak içinse ayrı bir efor sarfetmek ve o konforlu alanı aşmak gerekmekte.
Bu videoda göreceğiniz Yeni Zelanda'da koruma altında olan Kea'ların ne kadar zeki ve yaramaz hayvanlar olduğunu görebilirsiniz. Bu haylaz kuşların süper eğlenceli hikayesi.
Eğer tanrı varsa bu tanrı kibirli değildir. Kendi yarattığını aşağılamaz. Eğer varsa egoist değildir. Sırf ona inanmadığı için insanı cezalandırmaz. Insanları cezalandıracaksa hangi dine inandığına değil, iyi mi kötü mü olduğuna bakmalıdır.Elçisine recmetmeyi emretmez, elçisi 9 yaşındaki kızla evlenmez. Eğer tanrı varsa sonsuza dek yanacağını izleyecek kadar sadist ve acımasız değildir.
Bu videoda kavanoz içindeki yeme ulaşmak için ne yapması gerektiğini bilen ahtapotları seyredebilirsiniz. Kavanozun çevrilerek açıldığını da bilmesi bu hayvanların ne kadar zeki olduğunu ve bu hayvanlara saygı duyulması gerektiğini gösteriyor. Süper bir video.
Bu videoda Richard Dawkins bizim diğer maymun türleriyle ne kadar yakın akraba olduğumuzu ve bizlerin şu anda yaşayan maymunlardan gelmediğimizi anlatıyor.
Bir kişinin inançsız olmasında tuhaf hiçbir şey yok. Tuhaf olan dinci basının "Allah'ı DA yokmuş!" vurgusuyla Serra Yılmaz'ı hedefe almasının normal karşılanması (dinsizin sözlükteki ikinci anlamı "acımasız" olan bir toplumun zihninde de dinsiz diye nitelenen biri için hoş düşünceler oluşması beklenmez). Dinsizim diyenin boyu uzamıyor (ama dinsizliğin olumsuz algılandığı bir toplumda bunu milyonların önünde söylemek çok değerli), fakat siz ahlak anlayışınızın ne kadar sahte olduğunu benzeri kişileri sırf dinsiz oldukları için ahlaksız, acımasız, topluma zararlı insanlarmış göstererek defalarca kanıtlıyorsunuz.
http://www.haber7.com/guncel/haber/947610-serra-yilmazin-allaha-inanci-da-yokmus
Insanlar zamanın %99.9999'unda yoktu, evrenin %99.99999'den fazlası boş, bize gelene kadar çok fazla yok oluşlar olmuş (göktaşları, vulkanlar vs.). Halen evrenin bize yönelik bir amacı olduğunu mu düşünüyorsunuz? Peki bağırsaktaki bakteri olsaydınız, insanların amacı bize ideal havasız bir yaşama ortamı sağlamak olduğunu mu düşünürdünüz ?
Hep överiz toplumumuzu "ne kadar dindarız, ne kadar geleneksel değerlerimize sahip çıkıyoruz" diye. Dine sıkı sıkı sarılırız ve ondan taviz vermenin büyük çöküşü getireceği gibi komplo teorileri üretiriz...
Peki hiç dürüstçe kendimize sorduk mu nasıl oluyor da ateist oranının inançlılardan daha yüksek olduğu kuzey avrupa ülkelerindeki insanlar bizden çok daha düşük suç oranlarına ve insan hakları ihlallerine, bizden daha yüksek toplumsal refaha, ekonomik ve teknolojik kalkınmışlığa sahip olabiliyorlar?
Konuşmanın tamamı: http://www.youtube.com/watch?v=XQyFRYCttyY
Richard Dawkins bu din ile bilimin arasındaki farkı çok süper bir şekilde anlatıyor. Biri diğerinin yerine konduğunda durumun ne kadar anmlamsız ve komik olduğunu görebilirsiniz. Düşünmek ve biraz da eğlenmek için güzel bir video.